İstanbul, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış köklü bir şehir olarak bilinir. Ancak, şehrin modern tarihi, sadece kültürel ve tarihi mirasıyla değil, aynı zamanda karşı karşıya olduğu doğal afet riskleriyle de şekillenmiştir. Bu risklerin başında depremler gelmektedir. Türkiye’nin en kalabalık metropolü olan İstanbul, özellikle 1999 Marmara Depremi’nden bu yana, depreme karşı alınması gereken önlemler ve kentsel dönüşüm projeleri ile gündemde kalmıştır. Ancak, zaman zaman siyasi gelişmeler ve seçim dönemleri, bu hayati öneme sahip konuların gölgede kalmasına neden olabilmektedir.
İstanbul da yeniden seçilen yönetim bu beş yıllık yeni dönemi tatilde veya balıkçı restoranları yerine kentsel dönüşüm çalışmalarıyla değerleridir diye umuyoruz? İstanbul büyükşehir belediyesi geçmiş dönemde yaptığı gibi çalıştalar veya binaların depreme dayanıklı testi ile milleti oyalamasın şu bir gerçek ki 2000 yılı öncesi yapılan tüm binalar kentsel dönüşüme tabi olmalı. Deprem den sonrada deniz kumuyla yapılmış bu binalar diyerek milleti kandırmayalım. Bu ülkede 2000 yılından önce binalarda kullanılan malzeme deniz kumu değilmiydi ? İnsanların önünü açın ada bazlı veya mahalle bazlı projeler üretin bu beş yıl tatile gitmeyin restorana gitmeyin. Deprem geliyorum diyor. Duyun..
İstanbul’da kentsel dönüşüm, eski ve riskli yapıların modern, depreme dayanıklı binalarla değiştirilmesi sürecini ifade eder. Bu projeler, şehrin sadece fiziksel dokusunu dönüştürmekle kalmaz, aynı zamanda yaşam kalitesini artırmayı ve olası bir depremde can kaybını minimize etmeyi hedefler. Ancak, seçim dönemlerinde bu tür projeler genellikle vaatler seviyesinde kalır ve seçimlerin ardından ivme kaybedebilir.
Son seçimlerden sonra, kentsel dönüşüm projeleri yavaşlama eğiliminde. Bunun nedenleri arasında finansal kaynakların yetersizliği, yerel yönetimler arasındaki koordinasyon eksikliği ve halkın dönüşüm projelerine olan güvensizliği sayılabilir. Öte yandan, bu projelerin seçim vaatleri arasında sıkça yer almasına rağmen, uygulamada somut adımların atılması gerekiyor.
İstanbul, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alması nedeniyle yüksek deprem riski altındadır. Uzmanlar, büyük bir depremin her an meydana gelebileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Ne var ki, seçim kampanyaları sırasında öne çıkan acil ve popülist konular, deprem gibi uzun vadeli ve stratejik öneme sahip meselelerin önüne geçebilmektedir.
Kentsel dönüşümün deprem riski yönetiminde kritik bir role sahip olduğu unutulmamalıdır. Güvenli binaların inşası, acil durum yönetim planlarının güncellenmesi ve halkın bilinçlendirilmesi gibi adımlar, büyük bir depremin yol açabileceği zararları azaltabilir.
İstanbul için sürdürülebilir bir kentsel dönüşüm ve deprem hazırlık stratejisinin benimsenmesi şarttır. Bu bağlamda yapılması gerekenler şunlardır:
Finansman ve Kaynakların Artırılması: Kentsel dönüşüm projeleri için yeterli finansmanın sağlanması, projelerin hızlanması için kritik önem taşımaktadır.
Halkın Katılımının Sağlanması: Projelere halkın güvenini ve katılımını artırmak, uygulamanın başarısı için elzemdir.
Bilinçlendirme ve Eğitim Kampanyaları: Deprem gerçeğiyle yüzleşmek ve toplumu bilinçlendirmek adına düzenli eğitim ve bilgilendirme kampanyaları düzenlenmelidir.
Yerel Yönetimler Arası İş Birliği: İstanbul’un tüm ilçelerinde uygulanacak koordineli ve kapsamlı bir dönüşüm planı, farklı bölgeler arasındaki dengesizlikleri giderebilir.
İstanbul’un kentsel dönüşüm ve deprem hazırlığı konularında atacağı adımlar, şehrin geleceğini şekillendirecek en önemli unsurlardır. Seçimlerin ardından bu konuların unutulması, sadece İstanbul için değil, tüm Türkiye için ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, tüm paydaşların bu konuya gereken önemi vermesi ve gerekli adımları ivedilikle atması büyük önem taşımaktadır.
Kentsel dönüşüm projelerinin uygulanmasında yaşanan en büyük zorluklardan biri, var olan yapı stoğunun büyük bir kısmının deprem yönetmeliklerine uygun olmamasıdır. İstanbul’da, özellikle eski mahallelerde, depreme dayanıklı olmayan ve altyapısı yetersiz binalar yoğunlukla bulunmaktadır. Bu binaların dönüştürülmesi, hem teknik hem de sosyal açıdan büyük bir meydan okuma teşkil etmektedir.
Yerel yönetimler ve hükümet arasındaki koordinasyon eksikliği, projelerin uygulanmasını daha da zorlaştıran bir başka faktördür. Etkili bir kentsel dönüşüm stratejisinin uygulanabilmesi için, farklı kurumlar arasında sürekli ve açık bir iletişim kanalı oluşturulması gerekmektedir. Ancak, siyasi çekişmeler ve kaynakların yetersiz dağılımı, bu sürecin önünde büyük engeller oluşturabilmektedir.
Ayrıca, kentsel dönüşüm projelerine yerel halkın direnci de önemli bir sorundur. Birçok vatandaş, geçmişteki tecrübelerden ötürü bu projelere şüpheyle yaklaşmaktadır. Projelerin uygulanmasında halkın endişelerini dikkate almak ve şeffaf bir süreç yürütmek, bu direnci azaltabilir.
Entegre Yaklaşım: Kentsel dönüşüm projelerinin başarısı, disiplinlerarası bir yaklaşım gerektirir. Mimarlar, şehir plancıları, inşaat mühendisleri, sosyologlar ve yerel yönetimler gibi farklı disiplinlerden uzmanların birlikte çalışması, daha sağlam ve uygulanabilir projelerin ortaya çıkmasını sağlar.
Teknolojik Yeniliklerin Kullanımı: Yeni teknolojiler, kentsel dönüşüm projelerinin daha etkin ve verimli bir şekilde uygulanmasını sağlayabilir. Örneğin, bina sağlık izleme sistemleri ve akıllı şehir teknolojileri, deprem anında zararın azaltılmasına yardımcı olabilir.
Finansal Teşvikler: Kentsel dönüşüm projelerine katılımı teşvik etmek için finansal destekler sunulabilir. Bu, hem bireysel mülk sahiplerini hem de yatırımcıları projelere katılmaya teşvik eder. Ayrıca, vergi indirimleri, uygun kredi imkanları gibi ekonomik teşvikler, projelerin daha cazip hale gelmesini sağlayabilir.
Toplumsal Bilinçlendirme: Halkın kentsel dönüşüm projelerine olan güvenini artırmak için bilgilendirme kampanyaları ve eğitim seminerleri düzenlenmelidir. Bu tür faaliyetler, projelerin neden gerekli olduğunu ve nasıl bir fayda sağlayacağını anlatarak, toplumun bu projelere olan desteğini artırabilir.
İstanbul’un kentsel dönüşüm ve deprem hazırlığı konularında başarılı olması, şehrin geleceğini güvence altına almanın yanı sıra, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle başa çıkma kabiliyetini artırır. Seçim süreçlerinin getirdiği geçici unutkanlıklar yerine, sürekli ve sistemli bir yaklaşım benimsenmelidir. İstanbul, kentsel dönüşümü doğru bir şekilde yöneterek hem tarihi ve kültürel mirasını koruyabilir hem de modern bir dünya şehri olarak öne çıkabilir. Bu süreç, tüm paydaşların katılımıyla, şeffaf ve kapsayıcı bir şekilde yürütüldüğünde, gerçek anlamda bir dönüşüm mümkün olacaktır.
Emlak Dergisi